21 Aralık 2009 Pazartesi

444 28 45 Bu Numarayı Not Edin!

Bugün Hürriyet'te gördüğüm bu haberi sizlerle paylaşmak istedim. Mutlaka önem verilmesi gereken bir konu. Lütfen bu numarayı iyi ve herzaman görebileceğiniz bir yere yapıştırın.

Haberin içeriği.......

Hepimiz yemek yapmak ve kızartma yapmak için evmizde çeşit çeşit yağ kullanıyoruz. Ayçiçek yağı, zeytinyağı, mısırözü yağı, margarin vs... Peki bu yağları kullandıktan sonra ne yapıyoruz? Lavaboya döküyoruz değil mi...


TAM BİR KATLİAM

İşte doğa katliamı da tam bu noktada başlıyor. Lavabodan döktüğümüz her bir damla yağ ile Türkiye'nin geleceğini çalıyoruz ve zaten sınırlı olan su kaynaklarımızı katlediyoruz... Hem de ne katliam....

Lavabodan döktüğümüz bir litre yağ tam 1 milyon litre suyu mahvediyor. Evet evet, 1 litreye 1 milyon litre... Fritözlerde kirlenen yağlar, kızartma yapıldıktan sonra tavalardan dökülen yağlar denizlerimizde, göllerimizde, akarsularımızda ve içme suyu kaynaklarımızda geri dönülmesi imkansız hasarlar yaratıyor.

Bu yağlar suların üzerinde birikerek güneş ışıklarının aşağıya geçmesini önlüyor ve oksijeni keserek sudaki tüm dengeyi bozuyor. Hem sudaki canlı yaşamı bitiyor hem de sular hızla kirlenerek tüm işlevini yitimeye başlıyor. Uzmanların söylediğine göre bu kirlenme böyle devam ederse 30-40 yıl sonra Türkiye büyük bir su sorunu ile karşı karşıya kalacak.


Bu atık yağ kabusunun ev tarafı bir yana bir de işyerleri tarafı var. Türkiye'deki binlerce gıda işletmesi, oteller, moteller, kamu kurumları , askeriye, dev yemek şirketleri, fast-food'çular, tatlıcılar... Maalesef bunların çok büyük bir bölümü de yağlarını oluk oluk lavabolardan aşağı döküyor. O yağlar lavabolardan döküldükçe Türkiye'nin geleceği ellerinden gidiyor, her taraf pisleniyor, kararıyor.

Ve maalesef belki de çocuklarımızın içecek bir damla su için birbirine gireceği bir geleceğe gidiyoruz...

Çok fazla korkutmak istemeyiz ama yukarıdaki videoyu mutlaka izlemeniz gerek. İTÜ tarafından hazırlanan videoda 2070 yılından gelen bir mektubu dinleyeceksiniz. Dinleyin, sonra karar verin...

BU NUMARAYI BUZDOLABINIZIN ÜZERİNE YAPIŞTIRIN: 444 28 45

Mevcut durum bu kadar kötü maalesef. Peki değiştirmek için bişeyler yapabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Her bir hane halkı, her bir küçük dükkan, her bir işletme bu gidişatı değiştirebilir. Yağları lavabodan dökmek yerine ufak bidonlarda biriktirebilirsek bütün işi çözebiliriz. Çünkü bu bidonları sizden ücretsiz olarak alacak kurumlar var Türkiye'de. Evinizde 5 litre biriktirin, açın bir telefon, gelip alsınlar. Bu kadar basit.

İşyerleri için de ufak bir hatirlatma yapalım. Atık yağını vermek için sözleşme yapmamanın, yağları lavabodan dökmenin aslında büyük bir cezası var. Tam 73 bin lira. Bu ceza şimdiye kadar kesilmemiş ama sorunun ne kadar ciddi olduğunun farkına varan belediyeler yakında cezayı kesmeye başlayacaklar. Bizden uyarması, sürpriz bir ceza ile karşılaşmamak için elinizi çabuk tutun.

Yağ meselesi memleket meselesi. Buradan biz de çağrıda bulunuyoruz:

"Başta gıda işletmeleri, sonra kurumlar, okullar, oteller, dernekler ve haneler... Gelin bu yağları biriktirin ve yetkili şirketlere verin. Yapacağınız iş basit, evlerde 5 litre atık yağ biriktiren herkes atık yağ hattı olan 444 28 45'i arasın ve şirket gelip kapınızdan alsın. Gıda işletmeleri de sözleşmelerini yapıp bidonlarda biriktirmeye başlasın. Sularımızı zehirlemeyelim, geleceği kurtaralım..."

Bu atık yağ kabusunun ev tarafı bir yana bir de işyerleri tarafı var. Türkiye'deki binlerce gıda işletmesi, oteller, moteller, kamu kurumları , askeriye, dev yemek şirketleri, fast-food'çular, tatlıcılar... Maalesef bunların çok büyük bir bölümü de yağlarını oluk oluk lavabolardan aşağı döküyor. O yağlar lavabolardan döküldükçe Türkiye'nin geleceği ellerinden gidiyor, her taraf pisleniyor, kararıyor.

Ve maalesef belki de çocuklarımızın içecek bir damla su için birbirine gireceği bir geleceğe gidiyoruz...

Çok fazla korkutmak istemeyiz ama yukarıdaki videoyu mutlaka izlemeniz gerek. İTÜ tarafından hazırlanan videoda 2070 yılından gelen bir mektubu dinleyeceksiniz. Dinleyin, sonra karar verin...

BU NUMARAYI BUZDOLABINIZIN ÜZERİNE YAPIŞTIRIN: 444 28 45

Mevcut durum bu kadar kötü maalesef. Peki değiştirmek için bişeyler yapabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Her bir hane halkı, her bir küçük dükkan, her bir işletme bu gidişatı değiştirebilir. Yağları lavabodan dökmek yerine ufak bidonlarda biriktirebilirsek bütün işi çözebiliriz. Çünkü bu bidonları sizden ücretsiz olarak alacak kurumlar var Türkiye'de. Evinizde 5 litre biriktirin, açın bir telefon, gelip alsınlar. Bu kadar basit.

İşyerleri için de ufak bir hatirlatma yapalım. Atık yağını vermek için sözleşme yapmamanın, yağları lavabodan dökmenin aslında büyük bir cezası var. Tam 73 bin lira. Bu ceza şimdiye kadar kesilmemiş ama sorunun ne kadar ciddi olduğunun farkına varan belediyeler yakında cezayı kesmeye başlayacaklar. Bizden uyarması, sürpriz bir ceza ile karşılaşmamak için elinizi çabuk tutun.

Yağ meselesi memleket meselesi. Buradan biz de çağrıda bulunuyoruz:

"Başta gıda işletmeleri, sonra kurumlar, okullar, oteller, dernekler ve haneler... Gelin bu yağları biriktirin ve yetkili şirketlere verin. Yapacağınız iş basit, evlerde 5 litre atık yağ biriktiren herkes atık yağ hattı olan 444 28 45'i arasın ve şirket gelip kapınızdan alsın. Gıda işletmeleri de sözleşmelerini yapıp bidonlarda biriktirmeye başlasın. Sularımızı zehirlemeyelim, geleceği kurtaralım..."

Eskiden yağ tüccarı iken artık Türkiye'nin yağlarının peşinde koşan bir işadamı.

Bu yağlardan elektirik üretecek her türlü altyapısı hazır ama tahmin ettiğiniz gibi hiçbir destek gelmiyor. Halbuki Avrupa ülkelerindeki gibi devlet biraz teşvik verse veya özel sektör ufak bir destek çıksa tüm çarklar dönecek, hem sularımız kurtulacak hem de sıfır atıkla elektriğe kavuşacağız.

Bu işadamının adı Mustafa Ezici. Ezici Yağ'ın sahibi Mustafa Ezici, başbakandan bakanlara, bürokratlardan medyaya kadar bağırıyor, "suya karışan 1 litre atık bitkisel yağ, 1 milyon litre suyu zehirliyor. 30-40 yıl sonra çocuklarımıza içecek su kalmayacaaaaakkkkk... Lütfen bu yağları dökmeyiiiiiinnn. Getirin bize hepsini alalım..."

Hiç yorum yok: